2011 yazında ameliyathanemizden bir enstantane. Rutin ameliyat listesindeki hastalarımızı, acilden gelen bu hasta nedeniyle tüm homurdanmalara direnerek iptal etmişiz. Hasta bir inşaat işçisi. Yüksekten düşmüş, karnının bir yanından girip diğer yanından çıkan 10 cm kalınlığında bir demir boru ile birlikte hastanemize nakledilmiş. Hala yaşıyor, dakikalar kritik. Hastanın baş tarafında anestezistler hastayı stabilleştirip uyutmaya çalışıyorlar. Birinin gözleri monitörde, birileri ilacı hazırlıyor, biri hızlı gitsin diye serumu sıkıyor, biri ek damar yolu ararken, bir personel başlayacak ameliyat öncesi hastanın pozisyonunu ayarlıyor. Hastanın her iki yanında çeşitli branşlardan cerrahlar strateji belirlemeye çalışıyorlar. Ben de Üroloji ekibi adına hastanın ayak ucundayım. Karına saplanan demir çıkarılırken olabilecek kanamayı durdurmak ve travma gören böbrekleri onarmanın planlarını yapıyorum. Hasta başı multidisipliner değerlendirme sonucunda ameliyata benim başlamama karar veriliyor. Bir yandan da ameliyathaneye yeni giren, maskesini bağlayan biri daha var. Hastanın başında kadraja sığabilen topllam 22 kişi saydım. Hemşireler henüz fotoğrafın dışında, birazdan başlayacak ameliyatın malzemelerini hazırlıyorlar arkada görünmeyen bir yerde. Fotoğraf, sağlık personeline şiddetin arttığı bu günlerde, söze gerek bırakmıyor. Her türlü olumsuzluğa ve zorluğa inat, bana "iyi ki doktor olmuşum" dedirten bir kare. Bu anlar için kodlanmış bir hayat bizimkisi. Büyütüp bakın, her milimetresinde nasıl bir şevk ve çaba var. İnsanı yaşatma çabası ve sanatı. Bu hasta iyileşip taburcu olmuştu bu arada. Hastaneden çıktıktan sonra o gün ameliyathanede olup bitenlerden hiç haberi olmadı. Ama iyileşip gittiğinden bu ameliyathanedeki herkesin haberi vardı. Hiç tanışmasalar da, "içlerinden" tebessüm, mutluluk ve gururla uğurladı o sağlık personeli kendisini. Tüm meslektaşlarımın ve sağlık çalışanlarının Tıp Bayramı kutlu olsun... Prof.Dr. Koray Ağras
facebook
instagram
instagram